31 Ekim 2010 Pazar

düğün yorguluğu bu olsa gerek
ayaklarım ağrıdan,boğazlarım soğuktan şiş
yani başımdan aşağısını hissetmiyorum,görende ben evlendim zannedecek
ama eminim kendi düğünümde bu kadar çok oynayamam malum gelinlik falan kıvırmak zor olabilir :P
bu yazıdan hiç haberleri olmayacak olsalar da emre abime ve rabia ablama bi ömür boyu mutluluklar diliyorum

insan böyle mutlu çiftleri görünce evlenesi geliyor
tabi bunda gelinin çiçeğini bana vermesi de etkili oldu :)
evlilik fikri şu an için benden bayağı bi uzak umarım herkes doğru insanı bulup mutlu olur
bende bikaç güne normale dönerim sanırım
derslerden uzak kaldım eminim beni çok özlemişlerdir
ben hasretle yanıp tutuşuyorum çünkü
salı günkü sınavla özlemim son bulacak,ezgim bugün okuluna gidiyor,genç çiftler ise balayına
çok içlendim çok bildiğiniz gibi değil :)

30 Ekim 2010 Cumartesi

düğüncü geldi hanıııımmm

bikaç yazı öncesi bahsetmiştim
canım ezgim'in canım abisi evleniyor diye
dün düğünün ilk ayağını yaptık yani kına gecesini,ben kına gecelerini düğünlerden daha çok seviyorum
düğün daha resmi oluyor sürekli çiftetelli falan
ama gelin bizim buralı olmadığı için kına gecesi de yarı düğün havasındaydı
tabiki de benim için fark etmez çünkü kapı gıcırtısına bile oynayabilme potansiyeline sahibim
bi de evlenenler sevdiğim kişiler olunca değmeyin keyfime

geceler de uzamaya başlayınca yaklaşık 5 saat oynadım sanırım
ara ara sinir olduğum insanlarda olmadı değil ama dün deplasmandaydık bugün kendi evimizde daha güzel olacağına eminim :)
bir de adım düğüncüye çıktı
daha yeni tanıdığım insanlar düğünlerine oynamam için çağırdılar
tabi buradan dansöz anlamı da çıkabilir :)
ama ne anlam çıkarsa çıksın ben bu gecede oynamaya devam edeceğim

ezgi'le de resmimizi ekliyorum huzurlarınızda biiiizzz :)

27 Ekim 2010 Çarşamba

erenlerin bağından okun ucundan

şakayla karışık her zaman söylemişimdir temiz kalpliyim diye
tabi insan böyle bir şeyi söyleyince herkes gülüyor,bende gülüyorum doğal olarak
ortalarda temiz kalpliyim diye dolaşmak garip oluyor
ama son günlerde bunun örnekleriyle daha sık karşılaşıyorum

mesela bu sabah dersanede kendi sınıfıma doğru giderken merdivenlerde uyuşuk 2 kız gidiyordu
bende geç kalacağım diye acele ediyordum
tam içimden şimdi geçsem merdivenler dar,kesin çarpacağım diye geçirirken kız arkadaşına çarptı ve merdivenlerden düştüler
güleyim ağlayayım mı bilemedim :)
neyse dedim tesadüftür olabilir herkesin başına gelebilir en azından benim çok geldi

sonra dersaneden çıktım eve gidiyorum
türbanlı iki bayan yürüyorlar,bayanlardan birinin eşarbının rengi turuncu,fosforumsu bir şey
o kadar sıkı bağlamış ki kadın boğulacak gibi
yine içimden bunları geçirirken gayet sıcak olan havada birden rüzgar belirdi ve kadının eşarbı açıldı :)

son olarak da izleyenler belki bilirler show tv de canlı para diye bi proğram başladı
geçen gün ona denk geldim
izleyecek de bir şey bulamadım,soruları cevaplamaya çalışıyorum
elma almaya mutfağa gittim aşure kokuyor gibi geldi,soruya bi baktım aşurenin malzemelerini sormuşlar
reklam arasında yine odadan ayrıldım
aklıma durduk yere hulusi kentmen geldi dedim bendis ne alaka
reklamlar bitti,gelen sorunun şıkkında hulusi kentmen var
işte o zamandan beri kendimden korkmaya başladım :P

başlıkla alakasına gelince bilenler bilir yakup kadri'nin mensur şiir örneğinin başlığı
birden aklıma geldi
inanıyorum bununla da ilgili bir şeyler olacak
kanıtım da hazır olsun :)
merakla ve heyecanla beklemekteyim...

26 Ekim 2010 Salı

hava kapalı veya yağışlı olduğu zaman bütün gün ağlayasım geliyor
kimseyle konuşmak istemiyorum,konuşursam biliyorum kesin birinin kalbini kıracağım o zaman en iyisi ağlamak :)

bugün sabah 7.32 de uyandım nasıl yağmur yağıyor
of dedim dünkü havaya bak bi de bugünkü
alarm çalıncaya kadar uyudum sonra evden bir çıktım aman allah'ım sanki nisan ayındayız
kalın giyindiğim için pişman oldum
havanın güzelliği de direk ruh halime yansıdı doğal olarak
bütün gün salak salak şarkılar söyleyip durdum sınıfta
bunun diğer bi sebebi de artık sınıfa alıştım
tam 26 kişiyiz sınıfta boş sıra hiç yok,biri gelmeyince hemen yokluğu belli oluyor
bende kendimi sınıf başkanı ilan ettim ne yapalım eskiden kalma alışkanlıkları da unutmamak gerekiyor
eski günlerde olduğu gibi defteri yine ben yazıyorum
çok saçma gelecek ama acayip zevk alıyorum
acaba öğretmen mi olsam diye soruyorum kendime
ve korkuyorum da ya ileride hukuk fakültesini sevmezsem diye o zaman kendimi boğarım heralde
şu çektiğim ya da ilerde çekeceğim sıkıntıların hepsi bu yüzden

diğer bi mutluluk sebebim de sınav sonuçlarım iyi geliyor
zaten benim sorunum 2.bölüm o yüzden şimdilik her şey yolunda
umarım bozulmaz

bu hafta diğer haftalardan biraz daha farklı
çünkü cuma,cumartesi çok sevdiğim iki insan evleniyor : ezgimin abisi
benim abim olmadığı ve emre abiyi çok sevdiğim için acayip heyecanlıyım
saç modelleri falan düşünüyorum
bi fikir de buldum
eğer o zamana kadar fikir değiştirmezsem yine kestireceğim
bu sefer biraz  daha kısa olacak 7 numara diye düşünüyorum
aslında bu pek düğün saçı değil ama
herkes uzun olacak bi farklılık olması lazım :)
bu saç mevzusunu açtığım zaman annemden gelen tepkiyi düşündükçe gülüyorum
önümüz kış o kadar kısa kestirme üşürsün dedi sevgili annem :)
tek sorunumuz bu olsun yeter ki
bendis mutlu ve heyecanlı olarak bildirdi
en kısa zamanda görüşmek dileğiyle :)

24 Ekim 2010 Pazar

mutlu yıllarrr :)

geçen yıl bu vakitlerde (aslında tam da bugün) blog camiasına katılmıştım
o zamandan bu zamana o kadar çok şey değişti ki
hepsini hatırlasam da bunların çoğunu yazıya dökemiyorum daha doğrusu dökmemem lazım
en önemlisi artık alıştım,internete girer girmez açacağım ilk sayfa blog'lar oluyor
ilk zamanlarda kimse izlemezken bile sanki birileri takip ediyor hissine kapılıp içimdekileri yazamıyordum
takip etse ne olacaksa
sanki güncel olayları yazmam gerekiyor gibi geliyordu
geen bir yılda 'kendi blog'umun ne demek olduğunu anladım
bazen hala tutukluk yaşıyorum
o da bazı şeyleri yazarsam kabul edeceğimi sanıp korktuğumdan
ama ne olursa olsun,açma amacımdan bayağı sapsam da iyi ki açmışım diyorum
en azından kimse okumasa bile kendimden izler bırakıyorum geçmişe dair
işte bu her şeye değer
kendi kendimin 1.yılını kutlayarak yazıyı sonlandırıyorum
evet blog daha nice yıllara :)

23 Ekim 2010 Cumartesi

havaya girmek ya da girememek

yıllardır deyimlerle atasözlerini görüyorum ama oldum olası deyimlerle atasözlerini karıştırıyorum
sanırım bu sefer şeytanın bacağını kıracağım (bkz : deyim )
tabi yazıyı yazma amacım bu değil
artık yazı yazarken zorlanıyorum çünkü gerçekten ne yazacağıma karar veremiyorum
eskiden okula giderken yani her gün bi olay oluyordu
öyle bi sınıfta eğitim görüyorduk ki bi gün çok iyi dost olduğun insan yarın seni yarı yolda bırakabilir,eski sevgilin en yakın arkadaşınla çıkabilir vs vs.
durum böyleyken yazılacak konu da bol oluyordu
şimdi ise yaşadıklarıma bakıyorum ki o kadar sade,tek düze
sabah 08.08 de kalkıyorum dersaneye gidiyorum geliyorum bi bakıyorum akşam olmuş
diyorum ne yaptım bugün de bu kadar çabuk geçti
cevap hiç

bunu sağ olsun rehber öğretmenim sık sık tekrarlıyor
daha önceden bahsetmiştim dersaneme devam etme nedenlerimden en büyüğü kendisi olur diye
dün deneme sınavından sonra biraz konuştuk
sonuç güzel 1.yim ama puan 407 geçen yılki esas sınavda zaten 421 almıştım
gelen cevap ise daha kötü
-sen havaya giremedin daha boş boş şeylerle uğraşıyorsun,derste kiminle oturuyorsun?
-alper'le
-neden?çünkü eğlence daha cazip geliyor değil mi?

yani aslına bakarsanız öğretmenin haklı,zaten şimdiye kadar hep haklı olmuştur
o sıraya oturduğumdan beri derste çıkardığım kelime sayısında %1000 artış oldu
hocaların ters bakışlarına bile maruz kalmaya başladım
madem bunun farkındayım
niye devam ediyorum değil mi?
kendime engel olamıyorum gibi komik bi cümle kurmayacağım,çünkü kendime engel olabilirim
ama orada gerçekten eğleniyorum
ama benim bi sene daha kalma amacım eğlenme değil seneye daha büyük eğlenceleri bu yüzden kaçırmaya hiç mi hiç niyetim yok
o yüzden artık havaya giriyorum
bazı şeyleri kelimelere dökemesem de boş boş şeylerle uğraşmaktan da vazgeçiyorum
o halde hepimize kolay gelsin :)

20 Ekim 2010 Çarşamba

bir şeylerde sorun var?

bi yerlerde yanlış yapıyorum
ama nerede?

çok yemek yemeye başladım
doğal olarak kilo alıyorum
geceleri yattıktan en az 3 saat sonra uyumaya başlıyorum
rüya göremiyorum, gördüğüm nadir zamanlarda da korkup sıçrıyorum
aptal aptal şeyleri önemseyip kendime hırs belliyorum (bkz : dersanenin ön sırasını kapma yarışı :S )

her şeye yanlış cevap veriyorum
yağmur yağdığı için dersanenin tatil olduğunu söyleyen arkadaşıma inanıyorum
tam evden çıkarken çıkmaktan vazgeçiyorum
bir şeylerin hata olduğunu bile bile yapmaya devam ediyorum
ve en önemlisi bu aralar çok özlüyorum


.

17 Ekim 2010 Pazar

eskiler :)

bu aralar kendime ait fazla fotoğraf ekliyorum farkındayım
ama bugünkü ekleyeceklerim biraz daha farklı
dün gece ablam ve arkadaşıyla biraz nostalji yaptık ve doğum öncesi fotoğraflardan başlayarak bugüne kadar geldik
bikaç yaşlarındayken fotoğraf makinamız yoktu
ama annem sağ olsun kendi büyümemizi görebilmemiz için her yaş günümüzde fotoğraflar çekip saklamış
uzun zamandan sonra görünce çok şaşırdım
keşke öyle kalabilseydik ama ne yazık ki bu mümkün değil
sizlerin de görmesi için 2 resim ekleyeceğim

ben 2 yaşındayım,ablam 4 :)
yani soldaki korkmuş vaziyette olan benim,ablam yine bir şeylerin peşinde :)
her ne kadar erkek çocuğu gibi gözüküyor olsam da altımdaki etek cinsiyetimi belli ediyor
bu fotoğrafı seviyorum :)


sıradaki resmimizde az da olsa günün anlam ve önemini belirtiyor
ezgi'm bugün üniversiteye gidiyor
geçen hafta başladı ama yakın olduğu için hemen geldi
bu sefer ki biraz daha uzun sürecek
alışmam lazım zaten bi yıl böyle geçecek
hep diyorum ezgi 13 yıllık arkadaşım diye,bu resimde arkadaşlığımızın temellerinin atıldığı anasınıfına ait
okulun son günü yıl 1998
hey gidi günler hey ne çabuk geçmiş de büyümüşüz
ben kendimi şu anki halime benzetemesem de soldaki ezgi,sağdaki benim
ayakkabı ve çoraplara dikkatinizi çekmek istiyorum :)

16 Ekim 2010 Cumartesi

mim mim mim :)

pek sevgili Lilja Saaga beni mimlemiş ona buradan teşekkürlerimi sunuyorum
e yapmadan olmaz sanırım :)

konu şu : sıkıntılarımdan uzaklaşacak bi tatile gidecekmişim arabam ve arabamda son ses çalan şarkı ne olurmuş
çok güzel bi mim,çok güzel diyorum çünkü daha önce hiç böyle bir şeyi düşünmemiştim
kendi arabanla,herkesi ardında bırakarak gidiyorsun e müzik de son ses kıskananlar çatlasın :)

gelelim arabamaaa
                                        
                                         1962 model mercedes

çalan şarkı da ozan doğulu'nun albümünden bi şarkı olmalı
o zaman 'sen mutlu ol yeter'

Bir gün olsun gülmesem                                    İnim inim inlesem
Hep ağlasam da olur                                        Acı çeksem de olur
Karanlığın içinde                                              Benim için fark etmez
Yalnız kalsam ne olur                                       Sen mutlu ol ne olur


bende bu mimi ; beni okuyan herkese gönderiyorum :)

15 Ekim 2010 Cuma

babamı gerçekten çok seviyorum
dışardan görenler kamyon ya da tır şoförüne benzetiyorlar
suratı hep asık,bunu adliyede çalışmasına bağlasa da bence doğarken de böyle doğdu :)
ama gel gelelim mizacıyla hiç örtüşmeyen bi yapıya sahip
bunun sebebi bence balık burcu olması ve benim gibi bi kıza sahip olması :)

evin tek oğlu olan babacığım oldukça kıskançmış
halalarıma vakti zamanında bayağı bi kök söktürmüş ama biza kıyamıyor bu tavrı da benim çok hoşuma gidiyor
2 yıl önce ablam ameliyat olacaktı 2 tane erkek arkadaşı çıkıp geldi geçmiş olsun'a
uzun yoldan geldikleri için gidin de diyemedi bizde kalmışlardı
o zaman babamdan böyle bir tepki görmemiştim
2 gün boyunca gülüp durdum
bu olayı arkadaşlarıma anlattığımda şok olmuşlardı
-yok artık senin baban mı
heralde hemen hemen herkesten bunun gibi yorumlar aldım

bu yazıyı yazmamın sebebi de ablam bu akşam yola çıkıyor yine bi erkek arkadaşıyla
babamsa yarın mangal mı yaksak acaba diye düşünüyor
babam bize bu kadar güvendiği için onu seviyorum
umarım babamın güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmayız

14 Ekim 2010 Perşembe

şimdiye kadar ya hayatımı derinden etkileyen sınavdan ya da kalbimin kırıklıklarından bahsettim
şu an ki hissettiğim şey biraz daha yeni : özlem

dersanenin 2.haftasındayız,hocalarım dışında her şey yeni
sınıfım,sıram,arkadaşlarım,ortamım,çevrem vs
bugün fark ettim yeni gelenleri gidenlerle kıyaslıyorum ve onlara eskilerden bi parça yüklüyorum

D.'nin sümükadamı benim çok yakın arkadaşımdı
-dı diyorum artık değil ne yazık ki
neden ne yazık ki dediğimi de bilmiyorum böyle olmasını ben istedim aslında
tamam onunda bunun olmaması için pek çaba sarf ettiği söylenemez ama ne bileyim üzülüyorum yine de

cengizle aramızdaki ilişki biraz farklıydı,ne zaman ihtiyacı olsa yanındaydım
benim deyimimle o beni kullanıyordu,onun deyimiyle ise ben yardımseverdim
onun için bir şeyleri yaparken hiç tereddütte kalmadım,o benim arkadaşımdı elimden ne gelirse yapardım en önemlisi seviyordum onu değerliydi benim için
ama benim canım arkadaşım benim zor zamanlarımda hiç yanımda olmadı
olma zorunluluğu tabi ki yoktu
ama olmasını isterdim,her ne kadar artık konuşmasak da istiyorum hala

bunları bana düşündüren sebep ise sınıftaki bi arkadaş
ona cengiz gibi davrandığımı fark ettim,hareketleri de benziyordu
ben cengize hiç kızamazdım,ne kadar öfkelide olsam bi gülüşüyle yumuşardım ki çoğu zaman annesi gibi davrandırdım
bugün o arkadaş 'bendis,testleri alıp sırama bırakır mısın' dediğinde anladım cengizi özlediğimi
onun testlerini hep ben alırdım,ödevlerini yapması için baskı yapardım,erken kalkması gerektiği günler ben de erken kalkardım yapardım işte
bugün o çocukla konuşurken birden tokat attım
neydi şimdi bu dedi cevap veremedim,gerçekten bi sebebi yoktu aslında o tokatı ben cengiz'e atmak istemiştim
keşke yanımda olsaydı da atsaydım,hala çok öfkeliyim ona ama bir yanımda boşver diyor
cengiz'i özlemek mi yoksa yanımda olması mı hangisi daha iyi bilmiyorum
tek bildiğim onu özlüyorum

NOT : evet fotoğraftakiler biziz,doğumgünümde çekilmiştik ikimizinde en sevdiği fotoğraflardan biri :)

12 Ekim 2010 Salı

her şeyi bilen ben

bugün uzun zamandan beri yapmadığım bir şeyi yaptım
yağmur sesini dinleyerek uyudum,bu uyku belki 15 dakika sürdü ama yine de o kadar huzur vericiydi ki
hep yağmur yağsın,altında gezineyim ama sadece saçım ıslansın
öyle bahtsızım ki hep elimde bir şeyler varken yağmura yakalanıyorum bu yüzden de hiç zevk alamıyorum

bi başka olayda dersaneye iyice alıştım
sabah kalkarken mutlu uyanıyorum,çünkü yapacak bir şeylerim var bunu bilmek hoşuma gidiyor
boşuna yaşamıyormuşum gibi geliyor,bir şeylere sahip olmak için çaba sarf ediyorum bu bile biçok şeye değer bence

dersaneye alıştım ama yine de sıkılabiliyorum,sınıfımız kalabalık tamam benden başka 3 kişi dışında hiç kimse konuşmuyor ama yine de dersler verimli geçmiyor bana göre
mesela bugün geometri dersindeki en basit konuyu 2 saat işlemek zorunda kaldık
hocaya ayıp olmasın diye gözünün içine bakıyorum
durum böyle olunca düşünüyorum acaba kendimi bir şey mi sanıyorum diye,belki de kötülerin arasında iyiyim
geçen yıl ben biliyorum havalarına girme gafletinde bulundum sonuç belli :)
o yüzden her şeyi temelden almam lazım ama alamıyorum
almam gerektiğini biliyorum ama içten gelen o ses her şeyi mahvediyor
belki de ilk haftalar diye böyledir,konular ilerledikçe ve işin içine biraz da rekabet girince her şey daha güzel olacak biliyorum

benden bugünlük bu kadar gidip çözmem gereken doğruda açı ve temel kavramlar testlerim var en kısa zamanda görüşmek dileğiyle :)

11 Ekim 2010 Pazartesi

normal bendis hoşgeldin

hayatım artık yavaş yavaş düzene giriyor
benim düzenli hayatım nasıl olur?
ders çalışarak tabi ki
havalarda soğudu bundan iyi zamanlama olmaz heralde
ağustosun 13ünde yerleşemediğimi öğrendiğimden beri aklımda tasarladığım plana sonunda uymaya başladım
gelen gidenden tam olarak yoğunlaşamıyorum ama annem sağolsun çok destek oluyor
evde durmamaya özen gösteriyorum
geçen yıl yapmadığım şeyleri de yapıyorum mesela akşamları ders çalışabiliyorum,odaklanabiliyorum konsantre olabiliyorum vs.
bu sene benim için her açıdan farklı olacak hissediyorum

bugün ek kontenjanlar için yapılan tercihlerin son günüydü
etrafımdaki insanlara bakıyorum
gitmek için 2 yıllıklardan tutun istemediği yerlere kadar tercih yapanlarla dolu
1 sene geç gitsen ne olacak ki,dünyanın sonu mu?
bunu yerleşemediğim için söylemiyorum,gerçekten böyle düşünüyorum inanmasam tercih yapardım zaten
dersanedeki öğretmenim '22 yıldır öğretmenim,21 yıllık öğretmen olsam da bir şey değişmeyecekti' demişti
ne kadar doğruymuş
hayatımla ilgili verdiğim en önemli karar budur heralde
geleceğimi kendim belirliyorum,ilk defa büyüdüğümü hissediyorum
belki ilerde pişman olacağım ama en azından 'keşke başkasını dinlemeseydim' demekten iyidir
o yüzden huzurluyum,içim çok rahat
umarım önümüzdeki 8 ay bu iç huzurum bozulmaz ve ileride 'keşke' yerine 'iyi ki' derim

öyle olacak biliyorum :)

10 Ekim 2010 Pazar

7 ekim perşembe günü 02.41 de gelen telefonla dedemin vefat ettiğini öğrendik
uyku sersemiyle ne olduğunu bi an anlayamadım ama o saatte çalan bi telefon başka bi haber veremezdi
insan şokla ne yapacağını bilemiyor 7ye kadar bekledik sonra hastane,morg,ağlama,dua etmeyle vakit geçti bugüne kadar
bugün 4.gün,4 gündür anneannemlerdeydik
bütün aile,sülale orda
birlikte yenilen yemekleri,birlikte edilen sohbetleri çok özlediğimi fark ettim
mesela 11 yıldır görmediğim dayımı gördüm
ne o beni tanıdı ne de ben onu
keşke bunun için kötü zamanları beklemesek

eski bi arkadaşım yılın belirli vakitlerinde akrabalarıyla kısa tatiller yapardı
buna da akraba toplantısı falan diyorlardı,dalga geçiyordum o zaman insan niye toplansın zaten siz hep berabersiniz diyordum
o akraba toplantılarının önemini şimdi daha iyi anlıyorum
dedem de kalabalığı çok severdi,keşke o da görebilseydi birlikte olduğumuzu
eminim gittiği yerden izliyordur bizi

ölüm ne kadar soğuk bi kavram olsa da,acı verse de yine bi zamandan sonra insan normal hayatına dönüyor
biz evimizdeyiz,ablam eskişehir'de,mehmet abim istanbul'da,dayım izmir'de,dedem mezarda...
yokluğun ne kadar kötü olsa da buna da alışacağız biliyorum
'dede' kelimesi geçtiğinde yaptıklarımızdan bahsedeceğiz ve rahmet dileyeceğiz
zaman işte insanı alıştırmayacağı şey yok ama ne olursa olsun onu çok ama çok seviyorum umarım yattığı yerde huzurludur şimdi...

7 Ekim 2010 Perşembe

zamanın çok çabuk geçtiğini son günlerde çok daha iyi anlıyorum
insan ömrünün kısa olduğunu da hastanelerde
bi an kötü hissediyorum bi an iyi
elimden geldiğince serinkanlı olmaya çalışıyorum sadece hastaneye gittiğimde kötü oluyorum
yoğun bakımın önünde aslında durmak yasak ama ne zaman gitsem kalabalık
insanlar sürekli ağlıyor ve içeriden 'ahhh' diye sesler geliyor
bugün artık isyan ettim
psikolojim bozuldu gece yattığımda rüyamda inleme sesleri duyuyorum
umarım bi an önce son bulur bu işkence
allah'tan herkese şifa diliyorum...

dün yapılan sınavla dersanem resmen başlamış bulunmakta
bu konuda da kafam hem net hem karışık
1.oldum bu iyi ama 2.yle aramda 68 puan var
tek eşit ağırlık sınıfı var bikaç güne ikiye ayrılcakmış
ayrılsa iyi olur çünkü sınıf kalabalık 25 kişiyiz
kendi okulumdan kimse yok,geneli düz lise bikaç tane açık liseden öğrenci bile var
o yüzden kendimi birazcık yalnız hissediyorum
bugünde 2.tercihler başladı
bi sürü boş kontenjan var istanbul hukuk'da 12,ankara hukuk'ta 5 şaşırdım bunları görünce
ama ne yazık ki tablo 4'ün 2.maddesi yüzünden o yerleri yazamıyorum
taban puanları benim puanımdan yüksekmiş falan filan
ailem nedenini anlayamadığım şekilde ek kontenjanları yapıp gitmemi söylüyor
bende şımarıklık ya da idealistlik yapıp oralarda okumak istemiyorum
umarım pişman olmam bu kararımdan
hocalara göre öğretim hayatımızın en rahat yılı olacakmış
planlı çalıştıktan sonra bana da öyle geliyor,zaten lise sonlardan bi adım önde olduğumuzu düşünüyorum
bilgi olarak olmasak da tecrübe olarak en azından öndeyiz
fesatlık yapıp onlara 2.bölümü son 2 aya bırakmamalarını söylemeyeceğim
hahaha yaşasın kötülük !!!

5 Ekim 2010 Salı

dün sabah annemle kahvaltı ederken telefon geldi kuzenimden
-teyze çabuk gel dedem ölüyor diye
elimiz ayağımız birbirine dolandı anneannemler komşu ilçede oturdukları için babamın gelmesini bekledik
babamı beklerken annem hem ağlıyor hem de etrafı toparlamaya çalışıyordu
fırsatımız olmazmış bi daha gelmeye
bende bi yandan kalemlerimi almaya çalışıyorum yarın dersane sınavım var oradan giderim diye :S
biz böyle saçmalarken babam geldi
biz direk hastaneye geçtik 9bin nüfusluk bi ilçede hastane sağlık ocağı gibiydi
dedemi gördüğümde ağlamaya başladım
kolon kanseri olduğundan daha önce bahsetmiştim
durumu iyice kötüleşmiş,serumu bitince bizim ilçedeki hastaneye getirdik
4 gündür yemek yemediği için iyice halsiz düşmüş zaten yediklerini de bağırsakları ememiyordu
bütün günümüz hastanede bekleyerek geçti
nöbetçi uzman doktor yatmasına gerek yok diye rapor vermiş çünkü biz 'özel' ilgi istemedik doğal olarak bunun içinde para vermedik
sonra başka bi insaflı doktor yatırdı
ama bundan bir şey beklemeyin yani bi çare olmayacak dedi
ziyaret saati bittiği için biz eve geldik
gece otururken telefon geldi dedemi yoğun bakıma almışlar
yolda ölüp ölüp dirildim tamam dedim öldü artık
gece 2 ye kadar bekledik ne ziyaretçi kabul ediyorlar ne de bilgi veriyorlardı
telefon her çaldığında yüreğim ağzıma geldiği için dün gece ezgi'lerde yattım
sabah da dersane sınavına gittim
şu an dedem hala yoğun bakımda
eve gelmeden önce hastaneye gittim,tomografi çekilmeye giderken gördüm ve öptüm belki de onu son öpüşümdür :(

3 Ekim 2010 Pazar

bugün itibariyle vicdanım kuş olup uçabilir
o kadar hafifledim ki gerçekten önemli olan başlamaya hazır olmakmış
bugün tam anlamıyla çalışmaya başladım
2.bölüm matematik soru bankası aldım 2 konuyu bitirdim tabi bi arkadaşımın yardımıyla
sık sık bu sene yalnız olacağımdan yakınıyordum
geçen yıl etrafımda bi sürü insan vardı şimdi anlıyorum çoğu kuru gürültüymüş
bugünden itibaren adını sıkça duyacağınız bi arkadaşım oldu : irem
aslında 5 yıldır tanıyorum onu ama hiç beraber oturup sohbet etmemiştik
bugün hem ders çalışmamın hem de arkadaşlığımızın başlangıcıydı
sohbetin dozunu ayarlayamadığımız zamanlarda oldu ama bunu birbirimizi tanıma dönemine veriyorum
tabi ki bundan sonra laklak'ın yerini daha önemli şeyler alacak
bu yüzden mutluyum huzurluyum oh be :)

2 Ekim 2010 Cumartesi

kötü kadın

her dizide sevmediğimiz kötü karakterler vardır
bu kötü karakterler çoğu zaman kadındır
mesela 'Fatmagül'ün Suçu Ne?' deki Mukaddes, 'Yaprak Dökümü'nde Ferhunde bunun gibi yüzlerce sayabiliriz heralde
bu kadınlar güzel giden hayatları bozmak için dizide hayat bulurlar
entrika,ihanet bu kadınlar sayesinde dizide yaşar

bu durumdan niye bahsetme gereği duydum çünkü inanmak istemesemde gerçek hayatta bu rolü ben üstleniyorum sanırım
ben iyi davrandıkça ters tepiyor bunu kesin anladım
bikaç yazı öncesi bahsetmiştim
balıkesir'de kuzenimin arkadaşlarıyla tanıştım yeni insanları tanımak güzel diye
orada tanıdığım çocuklardan birinin ablası evleniyordu bende dün mesaj attım mutluluklar falan gibilerinden
bana ne oluyorsa insanlık yapmak benim neyime
ki gayet arkadaşça bi mesajdı
çocuktan bana gelen yanıt : bendis samimiyetine inanıyorum ama bi daha bana mesaj atma lütfen
5 yıldır sevgilisi olduğunu biliyordum zaten böyle bir tepkiyle karşılaşacağım aklımın ucundan geçmemişti
niye insanlarda böyle bi izlenim uyandırıyorum anlamıyorum
işim gücüm yok sevgilisi olanları mı ayartacağım
işin üzücü yanı ilk defa başıma gelmiyor bu durum
aptal şey aklıma geldikçe sinirlerim tepeme çıkıyor
gerçekten hiç kimseye iyi davranmak gerekmiyormuş
bunu bir kez daha anladım

1 Ekim 2010 Cuma

ekim ayını seviyorum
bana göre sonbaharı en güzel yaşatan bu ay,aynı zamanda bana güven duygusunu hatırlatıyor
üşümeye başladım,üşümeyi çok özlemişim
kış ayında doğduğumdan mıdır nedir soğuk havalara bayılıyorum
sanki üşümem geçince her şey yoluna girecek gibi garip duyguya kapılıyorum
o yüzden ekim ayı ve sonrası benim en sevdiğim zamanlar

bunun bi başka sebebi de şimdiye kadar bu ayda hiç kötü bir şey yaşamadım
hatta blogumu bile ekim ayında açmıştım
bu aklıma gelince 1 sene boyunca yaşadığım her şey gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor
başlarda yazarken çok zorlanıyordum
hatta bikaç ay alışamamıştım bile
hissettiklerimi yazamıyordum sanki gazetede köşe yazarıymışım gibi geliyordu
hep ciddi,düzgün yazmam lazımmış gibi :)
ama şu bir yılda çok şey değişti
yeni şeyler öğrendim,biraz daha büyüdüm
artık blogumu benimsedim,sanki her gün yazmam gerekiyor diye düşünüyorum
her gün sayfayı açıyorum içimden bi sürü şey geçse de bunu kelimelere dökemiyorum
belki de bazı şeyleri henüz kendime bile itiraf edemiyorum
yazarsam eğer kabullenecekmişim gibi geliyor
çoğu zaman saçmalamamın sebebi de bu sanırım

sıkıştığım zamanlarda sığındığım olayım : sınav
her şeyi ona bağlıyorum
sanki bu dünyada sınava girecek olan bir tek ben varım
kimse heyecanlanmıyor,strese girmiyor
tek sorunlu benim
ama artık buna takılmayacağım
stres yaparak elime bir şeyin geçmeyeceğini artık çok net biliyorum
o yüzden bu yılı daha farklı,daha güzel yaşamak istiyorum
umarım başarabilirim demeyeceğim çünkü başaracağımı biliyorum
her şey benim ellerimde bu yıl benim açımdan mutlu geçecek hissediyorum
bi dahaki ekim ayında bu yazıyı hatırlayacağımdan adım gibi eminim
güzelliklerinle hoşgeldin :)